22 Kasım 2009 Pazar

Hamsi mi? Mısır unu mu? yoksa suçlu balıkçı mı?


Kavramını, kargaşasını, DTP sini, MHP sini, günahını, sevabını, Ajdarını , tarkanını, ölüsünü, zenginini osurarak protesto edesim var. Bu ne boktan Pazar günü böyle. Böyle sıkıcı günlerde dahi insanın oyalanacak bir şeyi olmalı. Ama bazen yazı tura atacak paran kalmıyor, işte o günlerden birinde uyandım. (bu günde ölemedim anne)

Hamsi aldım pazardan koca Karadeniz’in en mal hayvanları bu akşam soframda olacak. Mısır ununa bulanmış bir şekilde. Ben pek et yeme taraftarı değilim, yani çevrede o kadar çeşit yemek varken neden bir hayvanı öldürüp yemek isteriz ki? Ama bu hamsiler gerçekten hak etmişti. Tahmini milyonlarca balıktan bir tek siz düşmüşseniz emekçi ellerin saldığı ağlara, hak etmişsiniz mısır ununda servis edilmeyi. Ben de her gün çarşıya çıkıyorum ama açık rögar kapağı görünce içine düşmüyorum değil mi? Eğer içine atlasam başıma gelecekleri kabul etmişim demektir. Sizde hak ettiniz Karadeniz hamsileri.

Bir de bu memleketine bağlı insanların daha da azıp kendini beğenme durumundan nefret ettiğimi tekrar yad ettim, bu düşünmeye bol, bol vaktim olan günde. Batının insanı şöyle, doğunun insanı böyle, biz daha farklıyız, onlar vatansız, bunlar milliyetçi. Bu nedir ya? Kibir almış yürümüş memleketimde (dünya=memleket). Herkes insandır zaafları vardır desek daha doğru olmaz mıydı? Ben donuma sahip çıkamazken donuna sahip çıkan ama cebine tapan başka bir insan evladı ne derece yararlı olur memlekete. Hep kendi çıkarını düşünen ama 1000 kişiye ekmek kapısı açmış bir insanın zararı kendisine mi? 1000 kişiye veya devlete mi? Peki daha çok kazanmak için vergiden kırpan ama işçilerine hakkını fazlasıyla veren bir işveren? Ne zaman işi düşse seni arayıp bulan bir arkadaş ama 5 vakit namazında. Her insanın zaafları varken herkesin aynı kişilikte olması nasıl istenebilir? Dünyaya geliş sebebimiz bile, her şeyin fazlasıyla yerinde olduğu, fantezileri bile ol dediğinde olduğu halde bir ağaçtan elma çalan insan yüzünden değil miydi? Bu insan böyle tutarsız, ne istediğini bilmeyen, çok karakterli bir varlık bana göre. Fakirin karnı doyunca s.ki kalkar derler, peki ona da çare bulan fakirin 3. durağı neresi? Bu ikisini bulan insan fakir mi? Karnın doymuş, eğlenceyi de bulmuşsun, daha ne ağlıyosun?

Yok, yok! Hayatta ne kadar koşarsan koş, yaşamayı ne kadar seversen sev sende insansın, sen de adisin yeri geldiğinde, yeri geldiğinde de çok yüce davranırsın. O günah, bu günah, şu günah, diyen hacı amcalar sakallı takkeli doğmadı. Aradı durdu bulana kadar ama ne istediğini bulamadı sonunda doğru yolu buldu ama hala bir insan, hata yapması, zaafına karşı gelemeyeceği bir kararın ortasında kendini bulduğu vakte endeksli. Hayattan bir şey istemeyen insanlar yenilmez, ama kazanamaz da.

Konu oradan oraya atladı ceylan gibi. Devam etsem uzar gider okumaktan sıkılırsınız. Zaten benden başka ya 1 ya 2 kişi okuyor yazdıklarımı. Ben olsam cennetten elmadan daha fazlası için kovulurdum herhalde. Dedim ya zaaflarım var bende insanım.

NOT:(kaynak: Deniz) Hamsi alırken dikkat edilecek en büyük özellik şudur. Tezgahın başına geçtiğinizde hamsi sizi seyretmeli. Gözleri sizi takip etmeli. Cingöz olmalı. Evcil hayvan dükkanına gittiğinizde yavrular biri biri üzerinden atlayıp beni al beni al diye yırtınırken, sizin evde onu pişireceğinizi bilse o taklaları atar mı. Hangi hamsi sofradan geri dönüp anlatmış olanları arkadaşlarına. Kısacası hamsi kendini size beğendirmeye çalışmalı ki, gerçekten mısır ununu hak etsin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder